Akdeniz’in turizm cenneti olan Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı olan Side gezilecek yerler bakımından oldukça zengin bir yerimizdir. Side doğal güzelliklerinin yanı sıra, tertemiz denizi ve eşsiz manzarasıyla insanı çeken bir havası var. Side’nin gezilecek yerlerini Türk Bilgin okurlarımız için derledik.
Nasıl Gidilir?
Antalya’ya 70 km. Manavgat’a 7 km. uzaklıkta bulunan Side antik kenti, 300-400 m. genişliğinde ve yaklaşık 1 km. uzunluğundaki biryarımada üzerinde kurulmuştur.Asırlar boyunca önemli bir liman ve ticaret merkezi olan Side, bugünlerde de ülkemiz turizminin en önemli noktalarından biri olmayı sürdürüyor.
Side’nin Gezilecek Yerleri
Side, M.Ö 7. yy.da Aiolya Bölgesi’nde, bugünkü İzmir’in Aliağa Ilçesi’nin yaklaşık 4 km. yakınındaki Kyme şehrinde yaşayanlar tarafından ticaret kolonisi olarak kurulmuş. MÖ 6. yy.da Lidyalıların, MÖ 334 yılından sonra Büyük İskender’in, MÖ 3. yy.da Ptolemelerin, MÖ 218’de de Seleukosların hâkimiyeti altına giren Side, MÖ 188 yılındaki Apameia Barışı ile Romalılar tarafından Bergama Krallığına verilir. Bundan kısa bir süre sonra bağımsızlığına kavuşan şehir en parlak dönemlerinden birini de bu dönemde yaşar.
Ticarette çok zenginleşmelerine karşın Sideliler, MÖ 1. yy.da Pontus Kralı Amasyalı 6. Mithridates’in desteklediği korsanlara limanlarını açmak zorunda kalır. Şehir, MÖ 78’de Kilikya Valisi Romalı konsül Publius Servilius’un bölgeyi korsanlardan temizlemesinden sonra Roma’ya bağlanır. MÖ 25 yılında, Augustus döneminde bir Roma Eyaleti olan Side, MS 2. ve 3. yy.larda eyalet valilerinin ve yüksek dereceli memurların yaşadıkları bir Metropolis’e (Eyalet Merkezi) dönüştürülür. Bu dönem Side için yeni bir parlak dönem olur.MS 4. yy.dan itibaren Side’de, Athena ve Apollon’un öne çıktıkları çok tanrılı dönemden Hıristiyanlığa geçiş yılları başlar. MS 5. ve 6. yy.larda Piskoposluk Merkezi’ne dönüşen şehrin sınırları surların dışına taşar. MS 7. yy.daki Arap akınları sonrasında gücünden düşen Side, 9. ve 10. yy.larda yıkılır. 1148 yılından itibaren BizanslIları Köprüçay mevkiinde yenen Selçukluları, 13. yy.dan sonra Türk Beylikleri dönemi izler. Ancak şehir bir daha tarihindeki parlak günlere geri dönemeyecektir.
Şehrin ismi eski Side dilinde bereketi simgeleyen nar anlamına gelirdi. Tapınaklar bölgesiyle şehrin limanı arasında kuzey güney yönünde uzanan anıtsal cadde tiyatro civarında ikiye ayrılarak şehrin kapılarında sonlanırdı. Tabam taş kaplı sütunlu caddede bir sıra dükkânın yanı sıra bir de su kanalı vardı. Mükemmel bir kanalizasyon sistemine sahip olan Side’nin içme suyu 29 km. uzaktan taşınıyordu. Manavgat Çayı’nın (antik Melas Çayı) Dumanlı kaynağından çıkan su önce 3 km. boyunca kanallardan, sonra yüksek ayaklı kemerlerden, sonra taş ve toprak künklerden, sonra da su kemerlerinden geçirilerek şehre getiriliyordu. Sarnıçlarda depolanan sular anıtsal çeşmelerle şehre dağıtılıyordu.
Şehir merkezi, Tetrapolitler, Bomitler, Megalopolitler ve Büyük Fabrika Mahallesi olarak dört mahalleye ayrılmıştı. Şehrin tamamında kazı yapılamadığı için Side’nin ızgara plânlı mı, yoksa arazi yapısına uygun olarak mı inşa edildiği bilinmiyor. Side’nin MÖ 188-102 yılları arasında inşa edilmiş olan surları üç katlıdır. Kara surları 10 m. yüksekliğindeydi. ilk iki katta askerlerin gözetleme yerleri, üçüncü katta da ok atma mazgalları vardı. 13 kuleli surlar kum ve çakıl taşının basınçla birleşmesi ve zamanın içinde sertleşmesiyle oluşmuş olan konglomera taşından inşa edilmişti. Şehrin limanı da konglomera taşından yapılmıştı. Limanda lodos rüzgârına karşı dalgakıran öngörülmüştü. Ancak yine de limanın sık sık dolması engellenememişti. Sidelilerin zor işleri tanımlarken, “benim işim Side limanı gibi zor” dedikleri söylenir. Şehrin tersaneleri de Kilikyalılara açıktı. Side’nin tutsakların açık arttırma ile satıldıkları esir pazarından dolayı kötü bir de ünü vardı.
Tiyatro
Side Tiyatrosunun inşaatı, Hellenistik dönem tiyatrosunun üzerine MS 2. yy.daki Roma devrinde yapılan ilavelerle tamamlanmıştır. Tiyatro, kentin merkezinde, hiçbir yamaca yaslanmadan düzlükte inşa edilmiştir. Roma mühendisliğinin harika örneklerinden biridir.
Tiyatronun at nalı şeklindeki orkestrası Romalı mimarlar tarafından yarım daireye çevrilmişti. Auditorium ile aynı yükseklikte olan üç katlı sahne binası nişlerin içindeki heykeller ve sütunlarla
bezenmişti. Sahne binaşının duvarı da tiyatronun akustiği için çok önemliydi. Cavea, 28 ve 21 oturma sırasına sahip iki bölüm olarak yapılmıştı. Tiyatronun şehrin ana caddesine açılan bir kapısının olması, halkın tiyatroya rahatça giriş çıkışını sağlamıştı. Tiyatronun 9.700 kişilik kapasitesi vardı. Orkestranın etrafını bir su kanalı çeviriyordu. Orkestranın altında da yağmur sularını kanalizasyona yönlendiren bir sistem vardı. Roma devrinde orkestranın kenarındaki duvar gladyatör dövüşleri için yükseltilmişti. Bazı zamanki | larda orkestranın içi 1 su doldurularak yalancı deniz savaşlarını canlandıran oyunlar oynanıyordu. Tiyatro, Bizans döneminde açık hava bazilikası olarak kullanılmıştır. Tiyatronun sırtına denk gelen caddenin diğer tarafında da Bizans Dönemi bazilikası kalıntıları görülebilir.
Ören Yeri
Side’nin iki agorasından biri tiyatronun sahne binasına bitişikti. Ortasında yuvarlak planlı, Kader Tanrıçası Fortuna’ya adanmış bir tapmak olan agorada kanalizasyon ve temizlik için bir su kanalı öngörülmüştü. Agoranın bir köşesinde de Anadolu’nun en anıtsal latrina- larından (genel tuvalet) bir tanesi bulunuyordu. 24 kişilik oturma yeri olan latrinanın duvarları mermer, tonozları mozaik kaplıydı. Agoranın hemen arkasında avlulu, su kuyulu iki ev kalıntısı vardır.
Tiyatrodan çıkınca sol tarafta Uç Havuzlu Çeşme olarak da bilinen Vespasianus Anıtı vardır. Bu çeşmenin önündeki heykellerden bir tanesi olan Hermes Heykeli müzede sergilenmektedir. Tiyatroyla şehir surları arasında kalan bölgede sarnıç ve hamam bulunurdu. Sarnıcın arkasında da yalnızca podyumu günümüze ulaşabilen Dionysos Tapınağı vardı. Devlet Agorası da tiyatroyla agoraya doğru gelen geç dönem surların diğer köşesindedir. Devlet Agorası İyon tarzı başlıklı sütunlarla çevrilmişti. Agora, muhtemelen pazaryeri olarak da değerlendirilmişti.
MS 5. yy.a tarihlenen Agora Hamamı bugün Side Müzesi olarak kullanılmaktadır. Dikdörtgen planlı ve beş salonlu hamamda, soğuk, ılık, sıcak ve terleme odaları vardı. Küçük ama çok güzel olan müzede kazılarda bulunan heykeller sergileniyor. Limanın girişinde bir hamam yapısı daha bulunuyordu.
Tiyatronun arkasından geçen caddeyi deniz tarafına doğru yürüyünce limana ve tapınaklar bölgesine varırsınız. Side, Bizans devrine kadar çok sayıda tanrıya tapınılan bir şehirdi. Sidelilerin baş tanrısı Athena’ydı. Limanın doğusundaki büyük kayalık üzerinde bulunan Athena Tapınağı, peripteros planlı, yanlarda 13, önde ve arkada 6 sütunu olan bir tapınaktı. Tapmağın İon tarzındaki sütunlarının mermer kaideleri konglomera taşından blokların üzerine yerleştirilmişti. Bu tapınağın yanında da yine mermerden inşa edilmiş peripteros planlı ama biraz daha küçük bir yapı olan 11×6 sütunlu Apollon Tapınağı bulunurdu. Tarihi kaynaklarda bu tapınağın akantus yapraklarıyla birbirlerinden ayrılmış Medusa başlı bir süsleme frizi olduğu yazılıdır. MS 2. yy.a tarihlenen bu tapmaklar önce Bizans bazilikasının ve MS 8. yy.da bir kilise yapısının içinde kaldıklarından tahrip olmuşlardır. Side’de Athena ve Apollon’a çok değer verilmesinin nedeninin bu tanrıların limanların ve denizcilerin koruyucuları olmalarından kaynaklandığı düşünülüyor. Bu iki tapınağın çok yakınında MS 2. yy.da mermer den inşa edilmiş, içine merdivenle çıkılan, Anadolu’nun en eski Ay tanrılarından biri olan Mene adanmış bir tapmak daha bulunuyordu.
Şehrin surlarının dışında kalan nekropolde, basit mezar çukurları, küçük kül ve kemik kutuları (ostotek), lahit ve mausoleum denilen anıtsal planlı mezarlar bulunmuştur.
Yorum Yap